4 Kasım 2018 Pazar

DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ PENCEREMDEN SESLENİŞLER-19-Politika Kurulları Üzerine Düşünceler

DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ PENCEREMDEN SESLENİŞLER-19-
Politika Kurulları üzerine düşünceler.
Prof. Dr. Mehmet Çubuk

Keşke (!) “Şehircilik - Kamu ve Kent Politikaları Kurulu” ve “Devlet Planlama Eylem Müsteşarlığı” da kurulabilseydi.

Resimler:“Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümete strateji oluşturması için belirlediği 9 ayrı kurula üye seçimi yaptı. ” -10-Ekim-2018 tarihli Gazete haberi-kupürler),(Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için-Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı grafik anlatımları)
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Yeni Yönetim bağlamında; ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tanıtımında ‘Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı’ grafik olarak da aşağıda görülen şekilde açıklanmıştı. Grafikten izleneceği gibi, 16 Bakanlık ve 9 Yeni Politika Kurulu oluşturulması planlanmıştı. Böylece kurulların, mevcut yönetim sisteminde var olan 65 kurul-komite ve komisyonun yerini alacağı açıklanmıştı.
Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı şemasında bu kurullar şöyle belirtilmiştir: 

1-(Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu)-2-(Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu)-3-(Ekonomi Politikaları Kurulu)-4-(Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu)-5-(Hukuk Politikaları Kurulu)-6-(Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu)-7-(Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu)-8-(Sosyal Politikalar Kurulu)-9-(Yerel Yönetim Politikaları Kurulu).

‘Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ içinde, nihayet sözü edilen 9 ayrı Politika Kurullarını oluşturacak olan 76 üye isim Cumhurbaşkanı tarafından belirlenerek, 2018/196 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile atamaları yapıldı ve liste Resmi Gazetede yayınlandı.

Bu Kurulların, Yeni Yönetim Sisteminde doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı çalışma yapacağı ve Cumhurbaşkanının belirlediği öncelikler doğrultusunda projeler üreteceği ve yöneteceği ve bu projelerden Cumhurbaşkanı onayı alan önerilerin de, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle (CBK) ve Bakanlıklar kanalıyla hayata geçirileceği seçim sırasında açıklanmıştır. Kuşkusuz bu böyle olacaktır.
Kurulların çalışma sistemine ilişkin hususlarda, seçim konuşmalarından edindiğim bilgi dışında, yeni bir açıklamaya rastlamadım, ama atlamış da olabilirim. Bazı açıklama ve yorumlardan, kurulların doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olduğu ve öneriler sunacağı belirtilmekle beraber aynı zamanda, kamu kurum ve kuruluşlarına görüş vereceği de anlaşılmaktadır. Dolayısıyla oluşturulan ‘Politikalar Üretme Kurulları’, belli bir ölçüde “Danışma Merkezi” işlevini de yerine getirecektir. Böyle düşünmek hiç de yanlış olmayacaktır, en azından kişisel düşüncemin bu olduğunu belirtebilirim.. 

Dolayısıyla ülkede yeni yönetim sisteminde ( grafik anlatımda da görüleceği gibi), karar verme ve icra gücüne ilişkin yetkilerle donatılı Cumhurbaşkanlığı Makamının, bir tarafında ortak amaçlar ve sorunlar koşutunda toplumsal yaşamın sağlıklı şekilde devamını sağlamaya yönelik stratejiler oluşturan Politika Üretim Kurulları yer almakta, diğer tarafında da bu stratejileri uygulamaya koyacak ve denetleyecek Bakanlıklar bulunmaktadır.

Dolayısıyla bu grafik anlatım da; Cumhurbaşkanlığı Makamının bir elinde, Politika kurulları olarak bir üretim mekanizması ve diğer elinde de Bakanlıklar gibi uygulayıcı ve denetleyici bir mekanizma yer almaktadır. Bu durum, ülke bütününde gelişme-kalkınma-ilerleme konularında hedefler/ stratejiler belirlemede ve bunların uygulamaya aktarılmasında, Cumhurbaşkanlığı Makamının nasıl bir güç oluşturduğunu göstermektedir.

Resmen atamaları yapılan üyeler arasında, kendi alanında halen önemli yerlerde olan bilim adamı sayısı ( 22 kişi), atanan toplam üye sayısının neredeyse 1/3 nü oluşturmaktadır. Her birinin özgeçmiş açıklamalarında halen bulundukları aktif görevlerde başarılı oldukları görülmekte ve belli ölçüde de yansız(!) seçilmiş oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla politika üretecek kurullarda bilim temelli ve uygulama deneyimli üyelerle karma bir oluşum arandığı görülmektedir. 

Ancak objektif olarak bakıldığında, bu kurulların oluşumunda, yanlı olarak 16 partilinin ( eski AKP Milletvekili ve eski Bakanlar) görevlendirilmesi üye seçimini de yoruma açık hale getirmektedir. Dolayısıyla üyelerin seçiminde uygulanan ölçütlerin neler olduğu ve hangi esaslara göre yapıldığı, topluma çok iyi anlatılmalıdır. Bilimsel değerlendirme ve araştırma gücü olan kişiler ile uygulama deneyimli kişilerden oluşan bu karma üyeli kurullarda bazı tanınmış sanatçılara da yer verilmiştir.
Kanımca kurulların oluşumu, Yeni Yönetim Sistemi içinde çok önemli bir “Ulusal Politikalar Üretim Platformu” oluşturmaktadır. Bu platform bir bakıma, ülke yönetimi için bir “Beyin takımı” özelliği taşımaktadır. Bu özellik kuşkusuz, özgür düşünce ve irade ile bilimsel temele dayalı gerekli araştırmalar ve çalışmalar yapılmasını gerektirecektir. Ancak o zaman gerçek anlamda ülke kalkınması, gelişmesi, ekonomisi ve diğer yönleriyle toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlanabilecektir. Zaman içindeki uygulamalar bunun böyle olup olmadığını gösterecektir.

İşte bu düşüncelerle,(esas olarak Parlamenter sistemden yana olmakla beraber) artık koşulsuz yönetimi altına girdiğimiz bu Yeni Sistemde, Politika Üretme Platformlarına (genel olarak ve bazı değerlendirmelerle ) olumlu yaklaşmak istedim. 
Bunu, yıllardır savunduğum ‘ülkeye özgü şehircilik sitemi’ oluşturulabilmesi için de bir fırsat olarak gördüm. Bu nedenle de penceremden seslenişte, konu başlığını ‘ŞEHİRCİLİK-KAMU ve KENT POLİTİKALARI KURULU’ olarak seçtim ve bunun 10.Politika üretme kurulu olarak oluşturulması gerektiğini anlatma çabası içine girdim. Böyle bir öneriyi, ülkenin içine girdiği büyük dönüşüm ve değişimin ortaya çıkarttığı denetlenemeyen şehircilik hareketinin (ayni zamanda krizinin) yönlendirilmesine ve çağın gerektirdiği “yeni bir şehircilik Yaklaşımı”nın kabulüne yol açılabileceğini düşündüm. Parlamenter Sistemin yerine getirilen sistemde bu yeni yönetim biçiminden en iyi niyetle bunu bekliyorum.

Çünkü kurullara ve üyelerine tanınan her tür kolaylık ve yaratılan çalışma koşulları ve adeta sınırsız gibi görünen olanaklarla, ülkenin gerçek gereksinimi olan ve çözüm bekleyen konularda/alanlarda beklentiye dönüşen yeniliklerin getirilmesini, atılımlar yapılmasını (artık hiçbir bürokratik engelin bulunmadığı bir ortamda) ve böylece gerçeğe dönüşen çok başarılı sonuçlar getirilmesini umuyorum.
Bu durumu tereddütsüz(!) hayal etmek istiyorum.

Benim bu yeni sistemde merak ettiğim husus, geçmişte Parlamenter sistemde bakanlıkların bünyesinde hazırlanan ve Meclis’te tartışılarak kabul edilen ve yaptırım getiren yasalara ve gerekli uygulama araçlarına dönüşen eylemden farkının ne olacağıdır. Yeni sistemin savunulmasında gerekçenin, bürokrasiyi engel olmaktan çıkartarak hızlı, etkili kararlar üretmek olduğunu da biliyorum. Dolayısıyla, kurulların ortaya koyacağı bütünleşmiş Politikalar olarak, belli ölçüde “Ulusal Politikalar” oluşturulacağını (biraz acaba diyerek) bekliyorum. Bu bütünleşmenin Cumhurbaşkanlığı Makamı tarafından yapılacağını anlıyorum. Ama nasıl? Beklentilerime zarf (kurullar) ve mazruf (üyeler) ilişkisinden doğabilecek yetersizliklerin engel olmasından çekiniyorum.

Bu beklentilerim ister istemez, zihnimde bazı sorular oluşturdu. Dünyada örnek alınabilecek gelişmiş bir ülkede (örneğin Fransa’da),ulusal politikalar üretilmesindeki mekanizmaya bakmaya itti. Ama her şeyden önce, kurullarda üretilecek politikalar konusunda ‘politika’nın ifadesinin ne anlam taşıdığına bakmam gerekti. Politika sözlük anlamıyla, devlet işlerine-yönetimine ve çalışmalarının biçimine ve içeriğinin belirlenmesine karışma durumu olarak açıklanmaktadır. Ya da ortak amaçlar ve sorunlar koşutunda toplumsal yaşamın sağlıklı olarak devamını sağlamaya yönelik stratejiler oluşturulması ve bunların ussal şekilde uygulanması olayı şeklinde tanımlanmaktadır. 

Ulusal politikalar ise, ülkede değişen koşullara ve gelişmelere uyum sağlanmasında, ülkenin kalkınmasında, ileriye dönük eylemlerin hazırlanmasında çok önemli rol oynamaktadır. Bu bağlamda şehircilikle ilgili, kamusal ve ulusal kentsel politikalar, ülkede arazi kullanma ve bölgelerin, kentlerin-kırların gelişmesi hedefinde eylemlere fırsat yaratmakta ve zemin oluşturmaktadır. Bu politikalar aynı zamanda ülkenin yarına hazırlanmasında büyük önem taşımaktadır. Gelişmiş ülkelerde bu, bir anlamda yeni bir toplumsal oluşumda uygulama alanı oluşturmak anlamına gelmektedir.

Bir ülkede mevcut durum ve gelecek ile ilgili politikaların üretilmesinde, stratejiler belirlenmesi ve başarıyla uygulanmasına bir örnek olarak, 1963 yılından beri Fransa’da uygulanan sistem, çok öğretici sonuçlar ortaya koymaktadır. Fransa’da da başbakanlığa bağlı, bakanlıklar arası konumda girişim ve çalışma gücü olan, eşgüdüm sağlayan bir hizmet birimi olarak, ulusal politikalar-avrupa politikaları-yerel düzeyde gelişim eylemleri arasında denge sağlayan yapıda bir kurum olarak DATAR kurulmuştur. DATAR (Délégation a l’Aménagement du Territoire et a l’Action Régional) / Ülke Düzenleme ve Bölgesel Eylem Delegasyonu 1963 den beri zaman içinde değişen koşullara uyum sağlayarak ülkenin kaderini etkileyen kararlar alınmasına zemin hazırlamış, Fransa’nın ülkesel kalkınmasında çok etkili olmuştur. Hangi siyasi kesim iktidar olursa olsun, bu yapı değişmemiş hep siyaset üstü kalmış/bırakılmıştır. Bu kurum Fransa’nın ileriye dönük eylemlerinin, politikalarının ve stratejilerin üreticisi, tasarlayıcısı ve beyni olma rolünü oynamıştır ve hala da oynamaktadır. Burada hemen bilgi olarak,( 1999-2000 li yıllarda Fransa’da incelemeler yaptığım dönemde) kurum bünyesinde 12 teknik ekip ve 300 civarında araştırmacı görev yaptığını, çalıştığını da belirtmeliyim.

İşte Fransa’da ulusal politikalar üreten, stratejiler ve hedefler belirleyen DATAR örneğinde olduğu gibi bir kurum olarak, Türkiye’de de Başbakanlığa bağlı DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI (DPT) kurulmuştur. Fransa’dakinden iki yıl önce 1961 yılında kurulan ve Türkiye’de ulusal politikalar çerçevesinde kamusal ve kentsel politikalar üretilmesinde önemli rol oynayan DPT, 1961 yılında Anayasanın 160 maddesi gereği ekonomik ve toplumsal kalkınma için kaynakların kullanımıyla ilgili politikalar ve stratejilerin oluşturulması amacıyla kurulmuştu.2012 yılına kadar varlığı devam eden bu kurum, ulusal kalkınma planları için öneriler ve geliştirdiği politikalar üzerinden gerekli yasaların çıkartılmasında çok ciddi ve etkin rol oynamıştır. Ne yazık ki önemli ulusal politika üretim merkezi olan bu kurum,61.Hükümet döneminde (2012) lağvedilerek Kalkınma Bakanlığı bünyesine katılmıştır.Ama bugün artık Kalkınma Bakanlığı da yok. Keşke, uyum sağlayan yeni koşullarda yeniden yapılandırılarak ulusal politikalar elde edilmeye devam edilseydi. 

Sonuç olarak;
Mademki artık böyle bir politika üretme merkezimiz yok o zaman, Cumhurbaşkanlığı Teşkilat Şemasında yer alan Politika Kurulları arasında, ülkenin içinde bulunduğu şehircilik krizine ilişkin politika üretecek bir kurul oluşturulabilirdi, daha doğrusu oluşturulması gerekirdi. Yıllardır uygulanan imar sisteminden, şehircilik sistemine geçiş için fırsat ve zemin yaratılabilirdi. Böylece şehircilik adına yapılan uygulamalar-tartışmalar-anlaşmazlıkların giderileceği bir düzenin, projelerden nefes alarak en üst düzeyde gücün yetkisiyle görünür kılınması sağlanabilir diye düşünüyorum. Bunun gerçekleşmesiyle de, dolaylı olarak, demokrasinin sadece oy vermekten ibaret olmadığı ve bütün akıl durumları üzerine kurulu ödevler ve haklar bakımından eşlenik düzene girilebileceği görülebilirdi diye hayal ediyorum.

Çünkü bugünkü durumda şehircilik yaklaşımımız ve uygulamalarında izlenen yolun bizi doğru adrese götürmediğini görüyorum. Bunları, yıllardır savunduğum ve inandığım şehircilik adına söylüyor ve yazıyorum. Böyle bir politika üretme kurulu oluşumundan, zamanın gerektirdiği doğru adrese ulaşılacak yeni yolun açılabileceğini düşünüyorum. Bu konularda düşünce ve savunmamı 1999 yılında yayınlanan “İmar Mevzuatından Şehircilik Mevzuatına-Türk Şehirciliğine Sistematik Bir Yaklaşım Denemesi” kitabımda (bkz-Doküman-4-) ve son olarak 2018 yılında yayınlanan “İnandığım Şehircilik” kitabımda da (bkz-Doküman-5-) açıklamıştım. 

Bu açıklamalar içinde özellikle de, Fransa’da sözünü ettiğim benzeri kurum olan DATAR örneğinden hareketle DPT için yaptığım öneriyi burada yineliyorum. DPT’nin yeni bir kurumsal yapılanma ile başbakanlığa bağlı “ DEVLET PLANLAMA EYLEM MÜSTEŞARLIĞI- (DEPEM) haline getirilmesini önerimin, yeni yönetim sitemine adapte edilebileceğini belirtmek istiyorum. Çünkü bugün gelinen noktada görüyorum ki, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminde bu önerim, dünden daha kolay ve etkili olabilecek şekilde Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Müsteşarlık olarak yer alabilecektir. 

Böylece yeni sistemde Devlet Planlama Eylem Müsteşarlığı-DEPEM,“ŞEHİRCİLİK-KAMU ve KENTSEL POLİTİKALAR KURULU” ndan gelecek önerileri, projeleri değerlendirerek Cumhurbaşkanlığı Makamına önerilebilecektir. Cumhurbaşkanlığı Makamı da projeleri, önerileri uygulamalar ve denetim için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderilebilecektir. Dolayısıyla bu durumun ülkemiz şehirciliği adına çok önemli bir kazanım olacağını belirtmek istiyorum.
İşte politika kurulları üzerine düşüncelerimi, yeni bir toplumsal oluşum peşinden giden, ülkenin nabzını tutan ve yetki kullanımı bakımından bürokratik engellerin artık aşıldığı bir ortamda, adeta engelsiz yönetim gücünün ulusal politikalar üretilmesi girişimini bu anlatımlar çerçevesinde değerlendiriyorum. Ve keşke; oluşturulan Kurullar arasında “ŞEHİRCİLİK-KAMU ve KENT POLİTİKALARI KURULU” olsaydı ve Cumhurbaşkanlığı Yönetim Çevresinde yeniden yapılanmış olarak DEVLET PLANLAMA EYLEM MÜSTEŞARLIĞI kurulabilseydi diyorum. 

Bu düşüncelerimi ’19.Penceremden Seslenişler’ sayfamda paylaşmak istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder