10 Ocak 2019 Perşembe

DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ PENCEREMDEN SESLENİŞLER-31 YEREL SEÇİMLER-YEREL POLİTİKALAR BAĞLAMINDA KENTSEL ARAZİ POLİTİKALARI ve UYGULAMALAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER-4-

DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ PENCEREMDEN SESLENİŞLER-31
YEREL SEÇİMLER-YEREL POLİTİKALAR BAĞLAMINDA
KENTSEL ARAZİ POLİTİKALARI ve UYGULAMALAR
ÜZERİNE DÜŞÜNCELER-4-
Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK

Bir Açıklama
Yerel seçimler yaklaşırken ilk göze çarpan şey, siyasi partilerin hummalı şekilde belediye başkanı aday belirleme çalışmaları olmaktadır. İttifak oluşturma çabalarının abartılı ortamında, iktidarın değişmesi muhalefetteki siyasi partilerin (MHP hariç) ortak hedefi olduğu halde, bu seçim ortamında koşulsuz bir araya gelerek, ciddi ve etkili bir ‘muhalefet koalisyonu’ oluşturamayışı ise ibretle izlenmektedir. Kişisel olarak, böyle bir tablo içinde yerel seçim çabalarının, popüler profil aramalarına karşın, Fransa’da yerel seçimin nasıl demokratikleşmiş bir yöntemle yapıldığı konusunda bilgi ve düşüncelerimi önceki Penceremden Seslenişler yazılarımda belirtmiştim. Yerellik ve yerel demokrasi konusunda da, içinde bulunduğumuz durum perspektifinden yaklaşarak bilgi ve düşüncelerimi yine ayrıca bu yazılarımda paylaşmıştım.

MERAK ETTİĞİM HUSUSLAR
Yerel Yönetimler seçimi ile çok muhtemeldir ki, yüksek derecede popüler profilde belediye başkanları göreve gelecektir. Merak ettiğim husus, bize özgü yerel yönetim yapısı içinde çalışmalarını yürütecek başkanlar, yereli ve yerelin hakkını korumak ve yenilikler taşımak konusunda nasıl davranacaklardır? Acaba Merkezin politikaları yanında, kentlilerin demokratik katılımıyla yerel politikalar oluşturabilecekler midir? Yönetiminden sorumlu hale geldikleri kent bütününde, örneğin kamu arazileri üzerine yerel yönetim görüşü alınmadan yapılan tahsislere karşı koyabilecekler midir? Kent bütününde hazineye, kamuya ait arazilerin doğrudan ya da işlev değişikliği çerçevesinde kullanılması (planlarının da yerel yönetim dışlanarak kendileri tarafından hazırlanarak) yapılacak tahsislere( doğrusu bu arazilerin kentsel gelişme ve alt yapı için kullanılması amacıyla yerel yönetime kazandırılması gerekirken) kent ve kentli çıkarları için karşı koyabilecek midir? Karşı koymaya çalışsa da ne derece başarılı olacaktır? Dünyadaki küresel ölçekte değişimler bağlamında iklim değişikliğine ilişkin, kentsel sürdürülebilir gelişme hedefinde sağlıklı yaşam ortamı oluşturmada çok önemli olan orman alanları-tarım arazilerini-deniz ortamını ve kıyılar gibi doğal alanları ve de kentsel yayılma karşısında kentsel arazilerin aşırı ticarileşerek tüketilmesini önleyebilecekler midir?
Bütün bunlar için ve özellikle kentsel bütünde yer alan şehirciliğin temel malzemesi olan toprak/arazi değerlendirilmesi bağlamında, gazetelerde hemen her gün görülen, kamu ve hazine arazilerinin, işlev değişikliğiyle konut alanlarına dönüşümüne, böylece beliren arazi pazarına nasıl müdahale edebilecektir?
Bu pazarın eline geçen, kent bütününde gelişmeye elverişli arazi potansiyelini, arazi rezervi oluşturabilmek için elinde şehircilikle ilgili hangi hukuki araç bulunmaktadır?
İşte, bu yerel seçim atmosferinde Yerel Yönetimler ve Arazi Politikaları konusunu yeniden düşünmeye başladım. Gerçekten bugün, 

YEREL YÖNETİMLER, NASIL BİR ARAZİ POLİTİKASINA ve
ARAÇLARINA SAHİP(Mİ)DİR?

Bu konularda yaptığım düşünce gezintimde, 1970’li yıllarda asistan olarak doçentlik tezim çerçevesinde yaptığım bir ön çalışmaya baktım.1960’lı yıllarda, ülkenin doğal-beşeri-ekonomik her türlü kaynak ve olanaklarını tam olarak saptayıp ekonomik ve sosyal politikayı ve hedeflerini tayinde Hükümete yardımcı olmak için Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kurulmuştu. DPT’nin, bu hedeflerde yaptığı çalışmalarla hazırladığı ve Hükümetlerin kabul ettiği KALKINMA PLANLARI, tavsiyeler çerçevesinde PLANLI KALKINMA DÖNEMİNDEKİ gelişmeler, doğrusu Akademik ve Bilim çevrelerinde zengin araştırma alanları belirlenmesine de yol açmıştır. Sözünü ettiğim çalışmamın ön araştırmasını “BEŞERİ YERLEŞMELERDE MEKÂNSAL BİR POLİTİKA DENEMESİ” adı altında derlemiştim. Burada ele aldığım ARAZİ POLİTİKALARI konusunda, yazdıklarımdan bir özeti öncelikle paylaşmak istedim.

DÜNDE ve YAZIDA KALAN DÜŞÜNCELER
“Toprak, üretimi olmayan devamlı ve artan biçimde tüketilen bir meta gibidir. Tarih boyunca insanoğlu toprakla ilişkinin biyolojik gereksinim içinde olmuştur. İnsanlar toplum halinde ve bir düzen içinde yaşamaya başladıktan itibaren, belirli işlevlere ve yerleşme gereksinimlerine yanıt veren toprak parçalarını/arazileri seçerek üzerinde beşeri yerleşmelere alan kazandırmak amacıyla toprağı kullanmaya başlamışlardır. Böylece giderek, içinde yaşadığımız kentler kurulmuş, Kentleşmenin giderek artması sonucu da toprak/arazi tüketimi günümüzde (1970’ ler itibariyle) aşırı noktalara ulaşmıştır. Bugün (1970) kentlerin gelişmesinde karşılaşılan en önemli sorun, Toprağın/arazinin tüketimi konusu olmaktadır. Kentleşmiş ve kentleşmeye açık alanlar; kamu adına, şahıs veya hükmî şahıs adına tescil edilmiş alanlar olup, bunlardan kamu adına tescilli olan alanlar kentsel gelişmeye büyük olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla KAMU ADINA TESCİLLİ ALANLARIN, KENTSEL BÜYÜME İÇİN USSAL VE YARARLI ŞEKİLDE KULLANILMASI ZORUNLUDUR.

Kentsel alanlarda ussal kentsel politikaların ve arazi kullanımı planlarının yokluğu ya da yetersizliği, kentsel arazi varlığını SPEKÜLASYON ÇEMBERİ içine düşürmektedir. Dolayısıyla ARSA SPEKÜLASYONU, DENGESİZ BİR KENTLEŞMENİN SONUCU OLARAK ORTAYA ÇIKMAKTADIR. Arsa sahipleri ve inşaatçılar arasında başlayan spekülasyon, arsa fiyatlarını yükseltmektedir. Spekülasyonlara karşı koyma da en güçlü çözüm ZONAJ/BÖLGELEME PLANININ, YEŞİL ALANLARIN, REZERV ALANLARIN ayrılmasıdır. Bunun için de güçlü bir ARAZİ POLİTİKASINA sahip olunmalıdır. ARAZİ POLİTİKASI birçok ülkede, belediyelerin sahip oldukları, şehircilik programlarının manivelası gibi kullanılmaktadır. Kenti daha yaşanır hale getirmek için kentleşme ve arazi spekülasyonu konusunda programlar yapılmaktadır. Spekülasyona karşı koymak için en iyi önlem olarak, kent arsalarının kamulaştırılmakta, kent içinde ve yakın çevresinde arsalar belediyelerin ellerinde toplanarak kentin planlı gelişmesi sağlanmaktadır.

Birçok ülkede, kentsel gelişmeyi kolaylaştırmak için fiziki anlamda yapılan ARAZİ REZERVLERİ, uzun vadeli gelişmenin ana teminatlarından birisi olmaktadır. REZERV ALANLARIN oluşumunda, hükümet, devlet ve yerel yönetimler, kendilerine bazı haklar sağlayan kanunlardan yararlanmaktadırlar. Ülkemizde yeni yapılan ARSA OFİSİ KANUNU böyle olanaklardan birisi olarak değerlendirilebilir. (1969 yılında 5273 sayılı ARSA ÜRETİMİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ amaçlı kanuna göre kurulmuş olan ARSA OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Toplu Konut İdaresi tarafından yürütülmüştür. Kanun aynı zamanda ARSA STOKU yapılmasını, gereğinde bu arazilerde altyapı tesisleri de yaparak ihtiyaç sahiplerine satma-kiralama-trampa yapma-irtifak hakkı tesis etmeye de yetkili olmuştur. Bu kanun 2004 yılında değiştirilerek Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü de kaldırılmıştı)
Bazı ülkelerde ARAZİ REZERVLERİ, istimlâk yoluyla olduğu gibi BELEDİYELEŞTİRME yoluyla Kentsel gelişme, kentsel düzenleme ve büyük donatılar için gerekli olan arazilerde yapılmaktadır. Yani REZERV ALANLAR oluşturmada BELEDİYELELTİRME etkili bir ARAÇ olmaktadır ve kuşkusuz ARAZİ REZERVLERİ, kentin ana planı kararları çerçevesinde yapılmaktadır. Örneğin Fransa da, yeni bir kent kuruluşu, tematik yerleşme, kentin gelişmesi için kenti çevreleyen doğal mekânların düzenlenmesi gibi işlemler için arazi rezervleri oluşturulmaktadır. Burada esas olan, devletin arazi rezervi oluşturulmasına önem vermesi ve bunun için mali kaynak ve olanaklar yaratmayı hedeflemesidir. Çeşitli durumlarda ve koşullarda gelişen arazi spekülasyonuna karşı en büyük engelleme ARAZİ POLİKALARIYLA olmaktadır. Dolayısıyla, spekülasyonu engelleyecek araçların geliştirilmesi ağırlıklı olarak bir ARAZİ POLİTİKASINI konu etmektedir. Belediyelerin araziye ilişkin sorunlara egemen olabilmesi, gelecekte kentleşecek arazilerle ilgili olanaklara sahip olabilmesi de tutarlı bir ARAZİ POLİTİKASINI gerektirmektedir. Ancak ülke bütününde tüm ülke toprakları için yürütülecek bu politikalar, belediyeleri dışlamadan yürütülmelidir. Arazi Politikaları bağlamında, Kentin sahibi ve kent hizmetlerinin sorumlusu olan belediyeler için ARSA STOKU yapabilmesi olanaklar yaratılmalıdır. Bu hususlar, kanunun teminatı altına alınmalıdır. Kısacası, ussal bir kentleşmenin sağlanabilmesi için bir ARAZİ POLİTİKASI olmalı ve bu politikanın önemli ana unsuru olan şehircilik dokümanları gereği şekilde hazırlanmalıdır.”

 



DÜNDEN YARINA DÜŞÜNCELER..
Dünde kalan bu düşüncelerden yarına dönük çıkarımlar olmalıdır. Aradan geçen elli yıla yakın zaman önce, o günün koşullarında, kentin sahibi ve kentsel hizmetlerin sorumlusu yerel yönetimlerin, kentin gelecekte sağlıklı gelişebilmesi ve altyapısı için gerekli arazilere sahip olması ve olası spekülasyonlara karşı koyabilmesi için hukuki, mali, teknik araçların gerektiği yazıdan alıntılardan anlaşılmaktadır. Arazi politikalarının şehircilik uygulamalarında nasıl bir manivela oluşturduğu görülmekte, devletin ülke bütününde arazi politikalarını oluşturulurken, belediyelerin dışlanmadığı da izlenmektedir.
Türkiye’de 1950’li yıllardan günümüze, şehirciliğimizi ilgilendiren devlet organizasyonlarında ve örgütlenmelerinde hukuki-mali-sosyal-teknik alanlarda bir hayli düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeler perspektifinden bakıldığında;1950-1960-1970 yılları arasında devlet odaklı stratejiler ve politikalarla oluşan merkezi bir hegemonik yapı görülmektedir. Bu yapıya karşın,1980’den sonra liberal ekonominin kabulüyle, devlet odaklı stratejilerden ve politikalardan, piyasa odaklı stratejilere geçildikten sonra, sosyal-ekonomik dönüşüm odaklı, doğal ve kültürel alanlarda yapılan politikalar, getirim maksimize eden uygulamalara yol açmıştır. Valiliklere ve yerel yönetimlere aktarılan yetkiler sonrası yerel yönetimlerin yaptığı düzenlemeler ve yeni oluşumların yarattığı HIZLI İMAR HAREKETLERİ kentleri derinden olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır.

2000’li yıllardan itibaren bu etkilenmenin, küreselleşmenin etkisiyle daha da geliştiği görülmüştür. Bu dönemde, kentlerdeki büyük dönüşüm ve değişimlerde yerel yönetimler devre dışı kalmıştır. Ülkede şehirciliğin gelişmesinde önemli rol oynayan YEREL KENTSEL POLİTİKALAR yeteri kadar ve gereği gibi üretilememiştir. Ülke genelinde ve keza kentlerde TOPRAKLARIN/ARAZİLERİN KORUNMASI, USSAL KULLANIMINI SAĞLAYACAK ÖNLEMLER alınamamıştır. Şehircilik mevzuatımız imar yaklaşımından kurtarılamamış, sosyal ve aile bağlarının kurulabilmesine olanak veren YAŞAM ALANLARI oluşturulmasında, kent bütününde doğal denge ve kamusal çıkarları kollayan, insanların ortaklaşa paylaşacakları alanlar oluşturacak MEKÂNSAL ADALET yaratılamamıştır.

Bütün bunlar, KENTSEL POLİTİKALAR çerçevesinde ARAZİ POLİTİKALARI-KONUT POLİTİKALARI-ÇEVRE POLİTİKALARININ gereği şekilde üretilemediğine işaret etmektedir. Kentsel arazilerin, kent/kentli çıkarına ve yararına esas gaye dışında israfının önüne geçilmemiştir. Bunun için Yerel Yönetimlerin daha gelişmiş hukuki-mali-teknik araçlarla ve bazı yetkilerle buluşturulması gerekmektedir.
Ama burada başka bir sorun bulunmaktadır. Bugünkü koşullarda yerel yönetimlere güvenmenin ne denli zor ya da olanaksız olduğunu sadece bir örnek olarak Etiler Polis Okulu arazi ile ilgili durum göstermektedir. Örneğin, Bakanlar Kurulu kararıyla ve bir protokol ile İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredilen ve Belediyenin hemen plan değişikliği yaparak zincirlemeli şekilde ihale ettiği bu Kupon arazide, AVM-Restoran-Rezidans-Mağaza-Otel yapmak için izin almadan mevcut ağaçları keserek inşaata başlaması, çevre halkının tüm haklı itirazlarına karşın, müsamahalı biçimde inşaatın devam etmesi anlaşılır değildir. Tıpkı, halka açık alan halinde düzenlenmesi gerekirken yapılaşmaya açılan Karayolları Arazisi örneğinde olduğu gibi bu kupon arazinin de kaderi böyle olmuştur/olacaktır.
Bu örnek, ne yazık ki yerel yönetimin kent ve kentli haklarının korunmasında ne kadar etkisiz (beceriksiz dememek için)kaldığını göstermektedir. Bu durumda yerel yönetimlerin halkın istek ve gereksinimleri karşısında etkisiz kalması, bir gazete haberinde belirtildiği gibi YEREL YÖNETİM SİSTEMİNİN de değişimini gündeme getirmektedir.
Yazıya eklediğim görsellerde gazete haberleri, başkaca yorum ve açıklama yapmaya gerek kalmadan, kentsel topraklar üzerindeki getirim maksimize eden uygulamaların, “NASIL BİR DOYUMSUZLUK (!)” içinde olunduğunu oraya koymaktadır.

Türkiye’nin YENİ YEREL POLİTİKALARA ve özellikle kentlerde yaşanan imar yaklaşımlı bozgunun önlenmesi için YENİ DÜZENLEMELERE,ETKİN KENTSEL POLİTİKALARA, KENTSEL ARAZİ POLİTİKALARINA ve bu politikalar üzerinden sosyal projeler üretilmesine, sosyal ağ oluşturulmasına, kamu hizmetlerinin eşit dağılımına şiddetle gereksinim bulunmaktadır.
Yerel seçim sonucunda göreve gelecek, yüksek profilde ve popüler belediye başkanlarının, bu konularda neler yapabileceklerine ilişkin düşüncelerim hala zihnimi kurcalamaktadır.



DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ PENCEREMDEN SESLENİŞLER-32 YEREL DEMOKRASİ BAĞLAMINDA KENTSEL POLİTİKA ARACI: KENT SÖZLEŞMELERİ

DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ PENCEREMDEN SESLENİŞLER-32
YEREL DEMOKRASİ BAĞLAMINDA
KENTSEL POLİTİKA ARACI: KENT SÖZLEŞMELERİ
Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK
Açıklama

Yerel seçimler nedeniyle, dünyadaki gelişmeler penceresinden bakarak, yerel halkın beklediği YEREL HİZMETLER ve KENT DEMOKRASİSİ bağlamında; ‘YEREL DEMOKRASİ’-‘YAKINLAŞMA DEMOKRASİSİ’-‘KOMŞULUK DEMOKRASİSİ’ gibi biri birini tamamlayan DEMOKRATİK ARAÇLARLA ilgili bilgileri, “Penceremden Seslenişler” sayfamda bundan önceki peş peşe yazılarımla paylaşmıştım. 

Bu araçlar, Demokrasiyi gerçek anlamda yaşamın içine sokmaktadır. Kenti oluşturan yerleşmelerin en küçük birimleri olan MAHALLE ÖLÇEĞİNDE, demokrasi-özgürlük-eşitlik-uyumlaşma vs bağlamında, tıpkı vücuttaki kan dolaşımının kılcal damarlara ulaşarak canlılık sağlamasında olduğu gibi, sosyal- ekonomik ve mekânın fiziksel sorunlarına çözüm getirdiği ve yaşayan, canlı bir toplum oluşturmaya fırsat ve zemin oluşturduğu görülmektedir. Bütün bu oluşumların gerçekleşmesinde de, ULUSAL ve YEREL ölçekte KENT POLİTİKALARINI konu yaptığını ve önemli rol oynadığını da yazmıştım.

Bu bilgileri sayfamda paylaştıktan sonra, Fransa deneyiminden aktardığım MAHALLE ölçeğinde KATILIMCI DEMOKRASİ bağlamında bir başka örnek oluşturan KENT SÖZLEŞMELERİ ve ÖNCELİKLİ MAHALLELER (Gerilik içindeki Mahalleler olarak) kavram ve eylemlerine ilişkin bilgileri de paylaşmanın iyi olacağını düşündüm.

KENT SÖZLEŞMELERİ, Fransa deneyiminde katılımcı demokrasi adına ve Devlet- Yerel Topluluklar-Kamu hizmetleri sağlayıcıları-Toplum Temsilcileri-Dernekler-Kentliler Konseyleri ve İlgili Mahallelerin Halkının yer aldığı bir ‘Model’ oluşturmaktadır. Önceki yazılarımda bilgi olarak paylaştığım demokratik araçlarla birlikte bu model, Yerel demokrasi ve Yerel şehircilik yaklaşımı çerçevesinde oluşturulan KENTSEL POLİTİKALAR ile ilgilidir. Son dönemde Fransa deneyiminde reform niteliğinde bir değişimle KENTSEL POLİTİKALARI yeniden ele alınmış ve yeni kavramlar getiren yasalar yapılmıştır. İşte bu sayfamda böyle bir yasanın getirdiği yeni kavramlar olarak , ‘KENT SÖZLEŞMELERİ’ ve ‘ÖNCELİKLİ MAHALLELER ( Gerilik içindeki Mahalleler olarak) ile ilgili bilgiler yer almaktadır.
Paris Metropolü Kent Sözleşmesi 

Güçsüzleşmiş Mahallelerle ilgili bu çözümün, özellikle ülkemiz kentlerinde büyük ölçüde var olan düşük /az gelirlilerin oluşturduğu mahallelerimiz için (kuşkusuz koşullarımıza uyumlaşarak) bir model oluşturulabileceğini düşünmek yanlış olmayacaktır.(Sevgili Murat Yalçıntan ve ekibinin kulakları çınlasın!) Bu nedenle Fransa deneyimini daha iyi anlamak açısından, Yerel seçimler dolayısıyla yazdığım/ paylaştığım “kente ve kentsel hizmetlere, demokratik çerçevede bakmak ve kente ilişkin yorum”da, özgürlük-demokrasi-yerel şehircilik ve toplumsal uyum sağlanmasında rol oynayan KENT POLİTİKALARI ile ilgili bazı bilgileri öncelikle paylaşmak istiyorum.
KENTSEL POLİTİKALAR/KENT POLİTİKALARI
ŞEHİRCİLİĞİN ANAHTARIDIR

Aslında Kentsel Politikalar/Kent Politikaları,1990’lı yıllardan itibaren ilgi duyduğum ve üzerinde çalıştığım bir konudur. Bu konuyu Dünya Şehircilik Günü Türkiye Daimi Komitesi olarak,1997 yılında 21.Dünya Şehircilik Günü Kasım Kolokyum konusu olarak ta ODTÜ ile işbirliği içinde ele almış, geniş çerçevede katılımla tartışmaya açmıştık. Kolokyumda sunuş bildirimi de “YENİ BİR TOPLUMSAL OLUŞUM UYGULAMA ARACI OLARAK KENTSEL POLİTİKA” konusunda hazırlamıştım. Aşağıda, 1997 yılında bundan yirmi bir yıl önce kaleme aldığım bu sunuş bildirimden bazı kısımları öncelikle paylaşmak istiyorum.

(…)“Kuşkusuz şehircilik yansız (politikasız) bir olgu değildir. Birçok etkenle biçimlenen ve sosyal ekonomik tarihi vb gibi birçok sorunla buluşturulan ve aynı zamanda mekânsal uyumun sunulduğu bir olgudur. Bu çerçevede kentsel gelişmelerin ve kentlerin var olan sorunlarının çözümünde, yaşam çevresi ve toplumsal yaşam ilişkisini kuracak, donatıları iyileştirecek ve var olan bozuklukları giderecek bir yenilenmenin getirilmesi, iyileştirilmesi ve özde toplumun sorunu olarak yansıyan hususlara yanıt getirilmesi önem kazanmaktadır. Ancak bunlar hangi araçlarla gerçekleştirilecektir? Bu araçları kimler tanımlayacaktır ya da oluşturacaktır? Ülkede hangi ölçekte nasıl ortaya çıkacaktır? Devletin bu politikaları oluşturulması ve uygulanmasındaki rolü ve müdahalesi nedir? 
İşte kültür, sosyal, konut-iş-yerleşmeye ilişkin bir bütünlük olarak KENT POLİTİKASI/POLİTİKALARI hükümetlerin ve siyasi partilerin gündeminde yer almaktadır. KENT POLİTİKALARI ŞEHİRCİLİĞİN ANAHTARIDIR, kentsel değişimin vasıtalar/araçlar bütünüdür.”
(…)“
Sunuş Bildirisi Ayrı Basım Kapağı
Bugüne kadar ülkemizde hükümetlerce sürdürülmüş olan politikaların bir değerlendirmesi yapıldığında, ne yön verici ciddi kentleşme politikalarının, ne de belirtmeye çalıştığımız çerçevede kentsel politikalar üretilemediğini üzülerek görüyoruz. Her şeye karşın bilim adamları ve uzmanlar, kentler ve uzantısı gelişmelerde, banliyöleşme ve kaçak yerleşmeler karşısında, olması gereken müdahale biçimleri ile ilgili (kuramsal düzeyde de olsa) çözüme dönük düşünceler ortaya koydukları halde, yöneticilerin, karar vericilerin, gerekli ve ussal uygulama politikaları ve araçları oluşturamadığı görülmektedir. Onlar, çoğunlukla hedefsiz, günü kotaran çoğu kez siyasi yapılanma eğiliminde olan ya da çıkarcı davranışlara dönük bir icraat içinde olmuşlardır.”
(Kentsel Politikalar sunuş bildirisi-M.Çubuk-21. D.Ş.G.K asım Kolokyumu 6-7-8-Kasım-1997)
Yukarıda yer alan satırlardaki ifadelerin bugün de geçerli olduğuna inanıyorum.
  

GELİŞMİŞ ÜLKE DENEYİMİ OLARAK
KENTSEL POLİTİKA
Oysa gelişmiş batılı ülkelerde, yeni bir toplumsal oluşumun uygulama alanı yaratılmasına ve hizmet projelerin hazırlanmasına, böylece toplumsal uyumun sağlanmasına yol açan KENT POLİTİKALARI ve EYLEM ALANI oluşturulmaktadır. Bunun için şehircilik yaklaşımının, bu politikaların (kamu politikaları-kent politikaları) inşa edilmesinde önemli bir statü ve durum yarattığı ve şehircilik dokümanı olarak PLANLARIN, kamu müdahale aracı olarak yerini bulduğu görülmektedir.
KENT POLİTİKALARININ ulusal ve yerel ölçekte ele alınışını özellikle Fransa kent politikaları deneyimi üzerinden görmek, konunun anlaşılması için yararlı olacaktır.

Fransa, karmaşıklaşan kent sorunlarının çözümlenmesinde ussal bir yol izleyerek hızlı ve enerjik şekilde yasal düzenlemeler ve organizasyonlar yapmaktadır. Bu yasal düzenlemeler ileriye dönük çerçeveler çizdiği gibi, geçmişle ilgili olumsuzlukları düzeltmeyi, iyileştirmeyi de hedefleyen politikalar üretmekte ve araçlar geliştirmektedir. Son dönemlerde de sosyo-ekonomik sorunlar üzerine yoğunlaşma olmaktadır. Hükümetler acil olarak, toplumsal gelişme ve şehircilik arasında beliren tehlikelere karşı kente politik yelpazede öncelikler getirmektedir.1990’lı yıllardan beri devamlı gelişme içinde kent üzerine yönelmeler, yeni kentsel politika dinamikleriyle kentleri adeta yarışmaya zorlamaktadır. Özellikle Yasalarla kurumların, toplumun gelişmesine refakat etmesi, işlevsel bozulmalarına engel olacak olanaklar getirilmesi, cesaretli adımlar atılması önemli sonuçlar getirmektedir. Kısaca KENT POLİTİKASI, Fransa’da aynı zamanda özel izlekler, mali olanaklar getiren bir hukuki metin oluşturmaktadır.


KENTSEL POLİTİKAYA YENİ YAKLAŞIM- YENİ
KAVRAMLAR VE UYGULAMA ALANLARI
(ÖNCELİKLİ MAHALLELER VE KENT SÖZLEŞMELERİ)

Fransa’da 2014 yılı ocak ayında, uygulanmakta olan kent politikaları yaklaşımını (reform niteliğinde) yenilemek ve daha etkili hale getirmek için “KENT VE SOSYAL UYUM İÇİN PROGRAMLAMA YASASI (La Loi de Programmation pour la cohésion Sociale) yapılmıştır. Bu yasa,KENT POLİTİKALARI bağlamında yeni bir gelişme olarak, yeni kavramlar-yeni ilkeler getirmiştir. Ulusal ve yerel ölçeklerde bulunan, “ELVERİŞSİZLİK ya da GERİLİK İÇİNDEKİ MAHALLELER” ve bu mahallerde yaşayanlar için KENTSEL UYUM ve DAYANIŞMAYA DÖNÜK POLİTİKALAR belirlenmiştir. 
Devlet tarafından yönetilen yasanın maddelerinden anlaşılmaktadır ki; “Bölgesel topluluklar ve bölgeler arasında eşitlik sağlaması, elverişsizlik/gerilik içindeki mahalleler ve bu mahallelerin kentsel birimlerdeki gelişme eksikliklerin azaltılması ve halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi” ana hedef olmuştur. Yasada esas olarak ta, bölgelerin farklılığı ve sahip oldukları kaynakları dikkate alınarak on hedef belirlenmiştir. Bunlar;
1-(Eşitsizlik karşısında, kentli haklarına gerçek anlamda ulaşım eşitliğini garanti etmek),
2-(Eğitim-Sağlık-Kültür alanlarında kamu hizmetlerini garanti etmek),
3-(İş, ekonomik gelişme sağlamak, yaşam çevresini iyileştirmek),
4-(Güvenlik ve gençleri suça yönelimden koruma politikaları ile halka huzuru garanti etmek),
5-(Mahallelerin içinde bulundukları kent parçalarını bütünleştirmek),
6- (Mahallelerde sosyal ve kentsel işlevsel karışımını teşvik etmek),
7-(Mahallelerde ticari sunumu çeşitlendirmek ve canlandırmak),
8-(Sürdürülebilir gelişme bağlamında ve yakıt yoksulluğuna karşı savaşmak),
9- (Tarihi ve kültür mirasını değerlendirmek, mahalle hafızasını canlandırmak, tanımlamak),
10- (Ayırımcılıkla savaşmak ve bütünleşmeyi teşvik etmek.)

Yasa diğer yandan, KENT POLİTİKALARI genel tanımında önemli değişiklik getiren üç ilke belirlemiştir;
1)İlkelerden birisi, Kent politikalarının hayata geçirilmesi için KENT SÖZLEŞMELERİ yapılmasıdır,
2)İkinci ilke, KENTLİLERİN ORTAK HAKLARINI aşağı çeken (engelleyen) eylemler için kamu politikalarının harekete geçirilmesidir,
3)Üçüncü ilke, KENT POLİTİKASININ, halk- dernekler ve ekonominin oyuncuları ile birlikte ORTAK TEMELDE BİR GİRİŞİM olarak yapılmasıdır.

Yasada belirlenen, yenilik olarak,( ÖNCELİKLİ MAHALLE KAVRAMI)-(KENT SÖZLEŞMELERİ KAVRAMI)-(ORTAK TEMELDE BİR GİRİŞİM YAKLAŞIMI - Kent Politikası olarak) belirlenmiştir.
I- Birinci kavram olarak; ÖNCELİKLİ MAHALLE
(Quartiers Prioritaires):
Kent politikası çerçevesinde devlet yardımını sadece öncelikli mahalleler alabilmektedir. Bu eylem bir veya birçok öncelikli mahalleyi içine alan, yasal olarak devlet konseyi tarafından belirlenen YAŞAM ALANLARI oluşumudur. Karakteristik İki öğe üzerinden oluşturulmaktadır. Bunlar; a)Asgari nüfusa sahip olmak, sosyal ve ekonomik gelişmenin dışında kalmak, b)Bir veya birçok öncelikli mahalleden oluşan yaşam alanları için KENT SÖZLEŞMELERİ imzalamış olmak.
II-İkinci kavram olarak; KENT SÖZLEŞMELERİ
(Contrats de Ville):
Bu sözleşmeler genel olarak belediye meclislerinin yenilendiği yıl içinde ve 6 yıl için imzalanmakta ve her üç yılda bir de güncellenmektedir. Kent Sözleşmeleri, devletin ve toplulukların, proje kapısını halka açılmasını sağlayan bir araç oluşturmakta ve Beldeler arası ölçekte hazırlanmakta, imzalanmaktadır. Bu sözleşmeler esas olarak üç eylem üzerine oturmaktadır.
-Birinci eylem (Sosyal Uyumdur). Kent sözleşmesinde, yaşam alanlarında sosyal bağları öne çıkartmak/güçlendirmek için derneklerle ve sportif-kültürel-sosyal donatıları destekleyen organizasyonlar öngörülmesidir.
-İkinci eylem, (Yaşam Çevresi ve Kentsel Yenilemedir).Bu sözleşmelerle, donatılar- konut stokları veya yeni faaliyetler için hareketlilik yaratılmasıdır.
-Üçüncü eylem; (EKONOMİK GELİŞME ve İŞ’TİR).Bu sözleşmesi öncelikle, istihdam olanaklarını ve yaşam alanlarının görevlerini belirlenmesidir.
Kent Sözleşmesinde; Devlet-Yerel Topluluklar-Kamu hizmetleri sağlayıcıları-Toplum Temsilcileri –Dernekler-Kentli konseyleri ve İlgili Mahallelerin halkı yer almaktadır.
III-Üçüncü kavram olarak; Kent Politikaları
ORTAK TEMELDE BİR GİRİŞİM OLMALIDIR.
Kent Politikası, halk- dernekler ve ekonomi oyuncuları ile birlikte ortak temelde bir girişim olarak yapılmaktadır. Görüyoruz ki Fransa’da yenilenen şekliyle Kentsel Politikalar aynı zamanda BEŞERÎLEŞMİŞ ŞEHİRCİLİK kapısını açmaktadır.
SONUÇ:
ÜLKEDE “ŞEHİRCİLİK -KAMU ve KENTSEL POLİTİKALAR KURULU” OLUŞTURULMALIDIR
Kent-kent yaşamı-kentlilerle ilgili olarak dünyadaki gelişmelere bakıldığında görülmektedir ki, eşitsizlikler, dengesizlikler, uyumsuzlukların giderilmesi için TOPLUMSAL GELİŞME ve ŞEHİRCİLİK arasındaki bağlar güçlendirilmekte, olası tehlikelerin önlenmesi için KENT POLİTİKALARI üretilmektedir. 

Dolayısıyla ülke genelinde, toplumsal uyum oluşturulması ve hizmet projelerinin yapılmasında ULUSAL VE YEREL ÖLÇEKTE KENT POLİTİKALARI VE UYGULAMA ARAÇLARI üretilmesi büyük önem kazanmaktadır.

Kentin sorunların çözülmesi ve geleceğe hazırlanmasında devlet desteği ana omurga olmak üzere, sorunların çözümünde, yerel idarelerin ve yönetimlerin güçlendirilmesi, bazı olanaklara kavuşturulması gerekmektedir. Ülkemizde düne kadar ne yazık ki (dün olduğu gibi bugün de),bu anlamda yön verici politikalar oluşturulamadığı görülmektedir.

Ama günümüzde, içine girilen yeni yönetim sisteminde (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Yönetimi) gerekli politikalar daha kolay, etkili ve hızlı biçimde üretilebilecek koşullar yaratılabilecekmiş gibi görülmektedir. Bu durumda Yeni yönetim sisteminde, danışma kurulu nitelikli ve yeni stratejiler-hedefler- politikalar üretilmesi için oluşturulan POLİTİKA KURUMLARI sisteminde acaba, “kamu ve kent politikaları” oluşturulması için bir alan açılamaz mı? Bu düşüncelerle, önceki Penceremden Seslenişler sayfamda 19.yazımda belirttiğim gibi oluşturulan Dokuz Politika Kuruluna 10.Politika Kurulu olarak önerdiğim şekilde, “Şehircilik-Kamu ve Kentsel Politikalar kurulu” eklenemez mi? Gerçekten Şehircilik ve Toplumsal Uyum arasında beliren kopukluğu giderecek, anahtar niteliğinde KAMU VE KENT POLİTİKALARI üretilmesi zemini oluşturulamaz mı? 

Kişisel olarak böyle bir politikalar üretme alanı açıldığında, dünyadaki gelişmelerin izinde ülke gelişmesi hedefinde, toplumsal gelişme ve şehirciliğimiz arasında politik yelpazede öncelikler getirilebileceğini, yasalarla kurumların, toplum gelişmesinin destekleneceğini, ilerletileceğini ve bunun için olanakların getirilebileceğini düşünmekten/düş görmekten kendimi alamıyorum. Bunun için de, ciddi ve tutarlı bir YENİLENME İRADESİNE gereksinim olduğuna ve böylece, yaşam çevrelerimiz ile toplumsal yaşam ilişkilerinin kurulacağına, donatıları iyileştirecek ve bozulmaların önüne geçecek bir YENİLENMENİN olabileceğine inanıyorum. Keşke gerçekleşebilse..

Resimler: Sunuş bildirisi ayrı basım kapak ve şema-Paris Metropolü Kent sözleşmesi ile ilgili görseller.